Öyleyse en başta “anlamayı” anlamalıyız

Öyleyse en başta “anlamayı” anlamalıyız.

“İnsanlık olarak mutlu muyuz?” “Mutlu olmayı gerçekten biliyor muyuz?” demenin bir manası yok çünkü mutlu değiliz.

Mutlu değil değiliz aslında, mutluluğun tanımını bilmiyor olabiliriz. Mutluluğu ve sevmeyi gerçekten bilmiyor olabilir miyiz? Olabiliriz çünkü sevmiyor; sevemiyoruz. Sevmiyor belki sevemiyoruz çünkü sevmeyi sadece aşk ile sınırlıyor ve aşk ile karıştırıyoruz. Aşık değiliz çünkü aşkı tutku ve cinsellikle karıştırıyor içinde sevgi olmayan bir şeyin yaşayamayacağını bilmiyor olabiliriz. Cinselliği sevmiyoruz çünkü ayıp ve günah ile karıştırıyor yaşayamıyor; yaşamayı bırakın konuşamıyor, ayıplıyoruz. Ayıplıyoruz çünkü korkuyla sevgisizliği besliyor, besliyor ve besliyoruz.

Yaşamın kökünde sadece sevgi ve şefkatin olduğunu kavrayabildiğimizde büyük ölçüde rahatlayabileceğimizi gerçekten bilmiyor olabiliriz. Bilmek, anlamak ve idrak etmek için önce neyin eksik olduğunu gerektiğini görmemiz gerekiyor olabilir mi?

Çünkü yalnızca anlamakla gerçekleri dile getirebiliriz.

Öyleyse en başta anlamayı anlamalıyız, anlamanın ne menem bir şey olduğunu.

Düşünen anlar, düşünmeden anlamaya imkan yoktur, o halde şimdi düşünmeyi gerçekten anlamalıyız.

İnanan düşünür, inanç doğuncaya değin düşünülmez, öyleyse inancın gerçekte ne olduğunu anlamalıyız.

Amacı olanın inancı da vardır, amaçsız inanç olmaz. O halde amacın mutluluk, sevgi ve içten gelen bir şefkat olduğunu gerçekten anlamalıyız.

Mutlulukla kutsanmış olan şeyler yücedir.

Mutlulukla kutsanmamış olan huzur bulamaz, sevemez ve sevmeden şefkatin ne olduğunu idrak edemez, o halde özde “mutluluğu, aşkı, sevgiyi” gerçekten anlamalıyız.
Çünkü mutluluk sonsuzluktan başka bir şey değildir.

Sonlulukta ise mutluluk yoktur. Öyleyse şimdi sonsuzluğun içindeki “mutluluğu, aşkı, sevgiyi ve şefkati” gerçekten anlamalıyız.

Burcu ERİM DURAL

wide-logo